BAYRAĞINI AL KATIL

763

Lozan kutlamaları, Lord Curzon artıklarına, Türk ulusunun yanıtı olmalıdır

Lozan Antlaşması Türkiye’nin kurtuluşunun ve uluslararası varlığının güvencesidir.

Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri Lozan’da, Türkiye’nin bağımsızlığını ve eşit egemen bir ulus devlet olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Antlaşmanın önsözünde yer alan“taraf devletlerin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı gösterilmesi” ilkesi bu durumu belgelemektedir.

Lozan’da gerçekleşen olay tarihin yeniden yazılışıdır. Osmanlı Devletinin parçalanıp yok olması anlamına gelen Sevr Antlaşması yırtılıp tarihin çöp sepetine atılmıştır. Böylece, Anadolu içlerinde küçük bir toprak parçasında Türkler için öngörülen “yarı sömürge” düzenine son verilirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sınırlarında bir dünya devleti olarak yeniden doğumu onaylanmıştır.

Atatürk’ün Nutuk’ta Lozan Antlaşması’nın neyi engellediği ve neyi gerçekleştirdiğiyle ilgili şu sözleri, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım diyen herkesin hafızasına kazıması gereken değerdedir:

Muhterem Efendiler, Lozan Barış Antlaşması’nın ihtiva ettiği esasları, diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.”

Lozan kazanımının temelinde bu ülkenin kurtuluşu ve kuruluşu için dökülen kanların bulunduğu gerçeği de bu bağlamda daima hatırlanmalıdır.

*** Lozan Konferans’ı sürerken dış basın da Anadolu’ya akın etmiştir.

Fransız bir yazar ile mülakat yapan Mustafa Kemal, “Misakı Milli sınırları ve Ulusal Ant yerine getirilene kadar mücadele sürecek” mesajını verince şaşıran Fransız yazar, Ali Fuat Cebesoy’a “Üstadım çok hayal kuruyorsunuz, kağnı kamyonu yenemez” der.

Hatta 1919 Ağustos’unda Avam Kamarasında Lord Curson: Bir avuç Kemalist’i Anadolu’dan atmak çok kolay olacaktır” diyerek Yunanistan’a silah ve para yardımının önünü açar. Ne var ki, Atatürk’ün deyimiyle; “Türk milleti, milli birlik ve beraberlik duygusuyla güçlüklerin üstesinden gelmesini bilir” emperyalistleri hem Anadolu’da dersini vermiş, ardından da “Kurtlar Sofrası” nda olanaksızı başararak, dünya tarihinde ilk defaemperyalistlerin yenileceğini kanıtlar. .

*** İsmet Paşa’nın, Lozan’dan ayrılacağı sıra Lord Curson’a; “Ankara’ya döneceğim ve milletime, Lord Curson’ın başkanlığındaki konferans, harp istiyor diyeceğim” sözleri Curson’ı çileden çıkarır.

İsmet Pasa Lozan’dan ayrılmadan Lozanpalas Otelinde kendisini yakalayan Fransız delegesi Bompard ve İtalyan delegesi Montagna’a “Hayır, Türk milli hakimiyetine aykırı hiçbir kaydı kabul etmem” diyerek görüşmeleri kestiğini belirtip, arkasındaki Büyük Millet Meclisi iradesinden farklı bir adım atmayacağını bir kez daha açıklar.

Aynı iradeyi, yurda dönmeden, tren garındaki tüm dünyadan gazetecilerin “Ne oldu Paşam?” sözlerine, aynı netlikle verdiği yanıtta da sergiler: “Ne olacak, hiç… Esaret altına girmeyi kabul etmedik…”

*** Lozan için, İngiliz Diplomat Lloyd George: “Lozan, İngiltere’nin bu zamana kadar imzaladığı antlaşmaların en alçaltıcısıdır” derken, ünlü İngiliz tarihçi Toynbee şöyle konuşur:

“Hemen hemen her konuda Türk ulusal istekleri, Lozan’da müttefikler tarafından kabul edilmiştir. Ve dünya tarihte esi olmayan bir olayla karsılaşmıştır. Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun, bu harabe içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile tam eşit koşullar içinde karsı karsıya gelmesi ve Büyük Savaşın bu galiplerini dize getirerek her isteğini kabul ettirmesi şaşılacak bir şeydi.”

***

Bugün (24 Temmuz) Lozan Antlaşması 83. yılını dolduruyor. Özümsenerek kutlanması son derece önemli…

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra “küreselleşme” eğilimlerinin yükselişe geçmesiyle birlikte, ulusal egemenlik, bağımsızlık ve ulusal ekonomi gibi kavramlar, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de sorgulanmaya başladı.

Bu kapsamda, Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan’da Atatürk ve İnönü önderliğinde bütün dünyaya kabul ettirdiğimiz kazanımlar ve Cumhuriyet’in temel ilkeleri de tartışmaya açıldı. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının kimliklerine, tarihlerine ve çağdaş uygarlık değerlerine yabancılaştırılması için, deyim yerindeyse “içli dışlı bir seferberlik” ilan edildi.

Kimi iç ve dış çevrelerin Lozan’ı “ver kurtul” olarak küçümseyip Sevr’i “daha gerçekçiydi” diye Vahdettin ile birlikte yüceltmeye çalıştıkları bu ortam, Türkiye’nin ulus devlet varlığını ciddi olarak yaralıyor. Türkiye hem bağımsızlığından, hem de Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden ödün vermeye zorlanıyor.

Sanki Lozan’da İnönü’ye“Memnun değiliz Lozan Antlaşması’nın müzakeresinden. Hiç bir dediğimizi yaptıramadık. Reddettiklerinizin hepsini cebimize atıyoruz. Harap bir memleket alıyorsunuz, bunu kalkındırmak için mutlaka paraya ihtiyacınız var. Bu parayı almak için gelip diz çökeceksiniz. Cebime attıklarımın hepsini çıkaracağım size. Hepsini vereceğim size” diyenLord Curzon’un hayaleti dolaşıyor tepemizde..

***

Lozan kutlamaları, Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı gibi “hastalıklı” ve “ikinci sınıf” bir devlet konumuna düşürüp parçalamayı hayal eden Lord Curzon artıklarına, Türk ulusunun vereceği güçlü bir “hadi canım sende” çıkışı olacaktır.

Türk ulusunun bu çıkışını, içimizde yaşayan kimileri umarız “Sevr paranoyası”yaftasıyla küçümsemeye ve “ırkçılığın yükselişi” suçlamasıyla aşağılamaya yeltenmezler. O paranoyayla asıl kendilerinin malul olduğu, Ermeni iddialarına ve bölücü teröre verdikleri belirgin destekle kanıtlanmıştır. Avrupa ve Amerika’daki dostlarıyla birlikte bütün iplikleri pazara çıkmıştır.

Biz artık onları boş verelim. Dünyanın neresinde olursak olalım, alalım elimize bayrağımızı, en yakınımızdaki “Lozan 2006 kararlılığına” katılalım. Ulusal devlet varlığımızı dost düşman bütün dünyaya gösterelim.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.