Önyargıları Aşmak ve Nefretten Arınmak

1.084

Her yıl nisan ayına girilirken, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, bu topraklarda yaşayan Ermenilere karşı yöneldiği ileri sürülen soykırım savları gündeme düşer.

2011’in bitimine doğru, ülkesinde gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olan Sarkozy, seçim kampanyasında, özellikle Güney Fransa’da ağırlıklı bir seçmen kitlesine sahip Ermenilerin oylarını kaçırmamak amacıyla, çalışmalarında 1915’te Osmanlı topraklarında olduğu söylenilen soykırım iddialarına ağırlık veriyor.

Öyle ki, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu iddiaları bir kez daha çürütmek amacıyla Fransız Parlamento Başkanı Accoyer’e bir mektup yazmakla yetinmedi. Tüm parti gruplarının temsilcilerinden oluşan bir heyetin o mektubun yanı sıra lobi yapmak amacıyla Paris’e gitmelerine yönelik bir genel kurul kararı da aldırttı.

Millet Meclisimizin her yıl bu tarihlere rastlayan çalışmalarının bir bölümünü, tarihsel mirasçısı olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştiği ileri sürülen bu iddialar kapsıyor. İmparatorluk ve özellikle onun vârisi olan Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten ırkçı ve dahası soykırımcı bir politika izledi mi?

Dün bu yazı için bilgisayarımın başına oturmadan önce Milliyet’te geçen yıl nisan ayında vatani görevini yaparken kışla arkadaşı Kıvanç Ağaoğlu tarafından vurulan Sevag Balıkçı’nın ailesinden yönelen yakınmaları okudum. Balıkçı ailesi, oğullarının söylendiğinin aksine bir kaza kurşununa kurban gitmediğini; ölümün ırkçı bir cinayetin sonunda olduğunu ileri sürüyormuş! Ailenin bu iddiası şayet doğru ise, bugün başlayacak duruşmada sanığın olayın bir kaza olduğunu ispat için zor anlar yaşaması kaçınılmaz olacaktır.

Aynı gün, yani dün sabah masamda, sevgili dostum Uluç Gürkan ile yapılan bir söyleşiden oluşan ve Ermeni Sorununu Anlamak adlı bir kitapla karşılaştım. Sevag Balıkçı’nın ailesinin ırkçılık savlarının gündemde olduğu bir tarihte yayımlanmış olan kitap önyargıları aşmak ve nefretten arınmak gibi iki önemli öğe üstüne oturtulmuş. Nüfusunun çok büyük çoğunluğu Müslüman olan; ama laikliği benimsemiş bir ülkede hâlâ ırkçılığın egemen olduğunu düşünmek bile, çeşitli etnik soylardan gelmiş, yine farklı inançlara sahip olan; ama bir arada yaşamaktan mutlu yurttaşlar için tüyler ürpertecek bir şeydir.

Uluç’un kitabı soykırım savlarının geçersizliğini ortaya koyan, birden çok belgenin üzerine oturtulmuş. O arada Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgiden sonra Britanya İmparatorluğu’nun bir dominyonu olan Malta Adası’na sürgün edilen dönemin yetkili yöneticilerinin yargılanması istemine, Londra Kraliyet Başsavcılığı’nın soykırım iddiaları için verdiği takipsizlik kararı da bu konudaki önyargıların aşılması için tarihsel bir hukuk belgesi olarak öne çıkıyor.

Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek, eski bir parlamenterin söyleşilerinden oluşan kitabı yabancı dile çevirtse ve tüm dünya parlamentolarına gönderebilse.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.