AVRUPA’DA FAŞİZM HORTLUYOR

1.594

Fransa meclisi, “Ermeni soykırımı olmamıştır” diyeni cezalandıran yasayı, 19’a karşı 106 oyla kabul etti. 448 milletvekilinin katılmadığı oylamada, 4 milletvekili ise çekimser kaldı.

Artık bu kararın Fransa’ya, Fransız demokrasisine, Fransız Devrimi’ne yakışmadığını;Senato’ya, olmadı Cumhurbaşkanı’na takılması gerektiğini söyleyip durmanın anlamı yok.

Çok sayıdaki Batılı ülkede kabul edilen‘Ermeni soykırımı’ iddiasının, Fransa’da ulaştığı boyut, Avrupa’da faşizmin yeniden hortlamasıdır. Bunun, İkinci Dünya Savaşı’na giden günlerdekinden tek farkı, düşman niyetine Yahudilerin yerine Türklerin koyulmuş olmasıdır.

Dolayısıyla, olaya karşı gösterilecek tepki, Fransa’ya duyulan öfkenin dışa vurulmasıyla sınırlı kalmamalıdır. Tarihin kaydettiği en büyük insanlık suçu olan faşizmin yeniden hortlatılmasına karşı, bir büyük direnişin örgütlenmesi kaçınılmazdır.

Bu, Türkiye’nin ötesinde bütün uygar dünyayı kapsayacak bir direniş olmalıdır.

* * *

Bunu nasıl yapabiliriz?

Öncelikle, olayın yabancı düşmanlığı temelinde Avrupa genelinde yayıldığına ve Türklüğe karşı bir tür ırkçı nefret dalgasına dönüşme eğilimi taşıdığına dikkat çekilmesi gerekmektedir.

Bu konuda çağdaş dünyayı düşünmeye sevketmek, şimdilik “görmeyen, duymayan, konuşmayan üç maymun” rolünü oynayan geniş kitleleri aktif olarak harekete geçirecek olan, Türkiye’nin devleti, hükümeti ve ulusuyla atacağı kararlı adımlar olacaktır.

İş alemi, basını ve sivil toplum kuruluşları daha fazla oyalanmamalı. Biraraya gelmeli, hep birlikte ayağa kalkmalıdır. Yaşadıkları ülkenin yurttaşlığına geçmiş olsalar da, yurt dışındaki soydaşlarımız de, sadece Fransa’da değil, artık dünya genelinde“biz de varız” diyebilmelidir. Avrupa basınında, fikir ve ifade özgürlüğünün suçlanamayacağını, tarihin çarpıtılarak güncel politika haline getirilemeyeceğini anlatan kampanyalar düzenlenmelidir. Bir süre önce, tarihin önyargılarla açıklanamayacağını dile getiren Fransız bilim adamları ve aydınları, Avrupa’da benzeri görüşte olanlarla birlikte yeniden harekete geçirilebilmelidir.

Hiç kuşkusuz, bu adımlar daha önce sözde değil, gerçekte atılmış olsaydı, Fransız meclisinin oylamaya katılmayan 448 üç maynununun, en azından yasayı reddettirmeye yeterli sayıdakilerinin oyu alınabilirdi.

* * *

Gelinen bu noktada, hükümet de olayı süslüsözlerle geçiştiremez.

Türkiye, sadece Fransa’ya değil, soykırım iddialarına çanak tutan bütün ülkelere karşı toplu bir diplomatik atak geliştirmelidir.. Örneğin, Ermeni soykırımı yalancısı ülkelerdeki Türk Büyükelçileri hep birlikte “Ermeni soykırımı yalandır.. Yaşanan olaylar, Ermenilerin isyanı ve işgal devletlerinin yanında yer almasıyla tetiklenen bir savaş trajedisidir” açıklaması yapsalar ne olur?

Herhalde büyükelçilerimiz tutuklanacak ya da yargılanacak değildir. Tarihin çarpıtılmasına karşı çıktıkları, gerçekleri dile getirdikleri için, en çok “istenmeyen adam” ilan edilebilirler. Bu durumda da Türkiye, aynı karşılığı verip bu ülkelerle diplomatik ilişkilerini Büyükelçi düzeyinin altına düşürebilir.

Ötesinde, soykırım yalancılığında ısrar eden ülkelerin şirketlerinin Türkiye’deki ihalelerden dışlanmaları da gerekir. Böylece bilinir ki, bir ülkenin parlamentosu hiç üstüne vazife olmadığı halde soykırım yalancılığına soyunur ve bu yanlışından dönmezse, o ülkenin şirketleri Türkiye’deki iş pastasından pay alamazlar. Pay almak istiyorlarsa, ülkelerindeki neo-faşist Türkiye düşmanlığına karşı mücadele etmeleri gerekir.

“Bu kadarı da fazla. Türkiye bütün dünyayı karşısına mı alacak, yalnız kalır” diye korkanlar olabilir. Ancak, korkunun ecele faydası yoktur.

Türkiye, Ermeni soykırımı yalanına tepki göstermeyince kendisi için dost biriktirmiyor. Tam aksine, ırkçı nefretin daha da gelişmesini, tipik bir faşist karaktere bürünmesini cesaretlendiriyor. Bu arada kendisi de yalnızlaşıyor.

Bu olumsuzluğun aşılabilmesi için, Türkiye’nin devleti ve ulusuyla kendisine sahip çıkması kaçınılmazdır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.